Öncelikle, ilk bu yazıyla bloğumda yazmaya başlayacak olmamın nedeni: bu filmi en az 20 kere -abartmıyorum efem- izlememe rağmen beğenmemem. Ha niye bu kadar çok izlediğim konusuna gelirsek, filmde düzgün, güzel bir yer aramaya çalışmam. Ama yok, berbat bir film.
Bu film 2001 yapımı, 2007'de vizyona girmiş bir film, Çağan Irmak'ın ilk uzun metrajlı filmi.
Berbat demem replikleri vs için değil. Aksine, filmde çok güzel replikler var:
"Merhaba. Adım Bahadır ya da sizin deyiminizle küçük baş belası. Çoğunuzun yüreğini ağzına getirdim, sabah keyfini bozdum, saatlerdir ayaklarınıza kara sular indirttim, susattım, çişinizi getirttim, yordum. Ortalığı karıştırıp durgun suya taş attım. Yakaladığınızda kıçını teklemelekten zevk alacağınız piç kurusuyum. O benim işte. Bana daha neler söyleyeceğinizi bilmiyorum. Ben kendim için en güzel tanımı buldum. Annemin de dediği gibi, ben iyi bir insanım. Anne, iyi insanlar için hep şey derdin, ”Etrafındakileri mutlu etmeyi başarabilen insanlardır.” Ben bunu başardım. Sadece bugün değil, kendimi bildim bileli. Aptal, sakar Bahadır. Beden derslerinde nal toplayan Bahadır, otobüslere binemeyen, dört göz, salak Bahadır. Herkesi mutlu edebilen başarısız çocuk. Aslında hiç önemsemez gibi görünseniz de hep beni düşünürsünüz. Hep kendinizi benimle kıyaslıyorsunuz. Sınavlarda boktan notları aldığınızda, nasılsa Bahadır da aynı notları alıyor, deyip üzülmüyorsunuz. Pantalonunuzun arkası patladığında, ayağınız takılıp düştüğünüzde, kafanızı yanlışlıkla bir yere çarptığınızda, nasılsa Bahadır da çarpıyor, deyip gülüyorsunuz değil mi? Öyle değil mi?! Her gün, her dakika… Beni seviyorsunuz, değil mi? Kendinize bile söylemekten korkuyosunuz bunu ama biliyorum, beni seviyorsunuz. Ben iyi bir insanım. Çünkü sizi mutlu ediyorum. Şimdi bile! Şu anda bile! Bana baktığınızda, iyi ki ben o pencerede değilim, deyip halinize şükrediyorsunuz değil mi? Sizi mutlu ediyorum. Neymiş? Bahadır Yurtseven iyi bir insanmış. Öyle değil mi valide hanım? Mutlu kadın, beni seven anne, iyi evlat sahibi, memleketimin kadını. Ha kitlem, eğleniyor muyuz? Arka masalar elleri göreyim elleri! Hadi bakayım hadi, eğlenmeye geldik buraya!
Hergün bana bakarken yüzünüzün aldığı ifadeyi ezberledim artık, ama bugün bu gözlerde hç görmediğim birşeyi görüyorum; saygı. Evet, saygı. Harika, bunu başardım. Sizi korkuttum. Benden korktunuz! Bunu sayesinde. Adam yapmış işte! Bilmem kaç milimetre, metali dökmüş,kabzalı mabzalı… Adam yapmış kardeşim bunu, başkalarını öldürün diye! Resmen öyle ha… Sabah uyanmış, işine gitmiş, fabrikasında bunu imal etmiş. Neden? Başka bir insan ölsün diye. Ne kadar anlamsız bir dünyada yaşadığımızı görüyor musunuz? Adam bunu yapmak için sabah uyanıp işe gidiyor kardeşim, var mı böyle birşey?! Var! Oluyormuş demek ki… bunu sayesinde yüreğinizi ağzınıza getirdim, yerinizden hoplattım, ağzınıza sıçtım bugün. Bugün efsane oldum, kahraman oldum! Bugün okulun ve dünyanın kralı benim! Artık bir krallığım var ve geriye dönemem."
Ve Bahadır'ın ölmeden önce söylediği sözler:
"Garip, hep pamuk ipliği derlerdi. Bense sadece bir ayakkabı bağı ile bağlıymışım yaşama... Bahar geliyor, mevsimin ilk karıncası bu. Yapacak çok işi var. Şuna bak ne şirin! Küçücük gövdesinde koskoca bir hayat var onun. Ne kadar telaşlı, yaşama yetişmeye çalışıyor. Benim de yapacak çok işim var. Böyle boylu boyunca yerde uzanmış ne yapıyorum ben? Kalkmalıyım... Kalkmalıyım…"
-kalkamadı-
Berbat dememin sebebi, filmdeki bazı mantık hataları, ve über kötü oyunculuklar. Aslında oyunculukları, çekimi, mantık hatalarını vs çıkarırsak -geriye ne kalır kiii- güzel film denilebilir.
Aşırı ağır işsiz, çok boş vakti olan bir insansanız oturun izleyin efem.
Aha bu da filmin afiş hedesi, afişteki sahnelerden biri filmde yok, bu da filmdeki über mantıksızlıklardan biri.